Çok sessiz bir masada,
kuru yemiş tabağındaki fıstıkları seçiyorum, kelimeler melodiler derken nakaratı
insanlık ayıbı bir şarkı geçiyor içimden, en son okul zamanlarındaki efkarlı
yalnızlıklardan kalan ve ansızın meteliksiz çocukları geliyor aklıma, ah o çok
süslü caddelerdeki lüzumsuz serserilikler diyorum..
O eski zamanlardan hatıra
yağmurlu bir Cuma günü, Salih’i de alet edip Oğuz Atay’ın son sayfalarını
bitirmek için son otobüs parasına iki çay söylemiştim, meteliksizlik ile
anlamlı sözler okumanın alakasızlığının sonu hep yağmurda ıslanmaya götürüyor
insanı, alt hariç ıslanıp Ali Abi’nin bakkal’a zor attık kendimizi ve içeride
bizi karşılayan fonda Orhan Gencebay şarkısı…İşte tam da burada başlamıştı lüzumsuz
düşünceler, evrilme çabasındaki git geller, istatistikleri alt üst eden sorgulamalar…
Bir gün çoğu kitabın
sözlerini hatırlayamazsınız ama yaşadığınız günlerin melodisi mutlaka aklınızda
kalır ve içinizde bir yerde kaybetmek istemeyeceğiniz bir parça lüzumlu
serserilik..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder