En son hatırladığımda, salatanın soğanı üzerine öfke dolu bir kavga edip, siyah beyaz filmlerdeki kaçınılmaz son gibi bir şeyler anlatıyordu.
Kahve kokuları, kimse
görmeden ağladığı Yeşilçam filmleri, babası, kitapları, makyajı ve esmer bir
adamdan ibaretti tüm hayatı. Kimi zaman İstanbul sokaklarında kaybolup, kimi
zaman kalabalıklarda susardı, susmak demişken hep sessiz olanlar mutsuz
sanırlar oysa milyon şiir bilirdi, konuşmak, anlatmak kaçınılmaz olsaydı. Kimse
dinlemiyorsa ya da istediği gibi dinlemiyorsa, yazar ve kahkahası kalemine
vurup çok güzel yüreklere yansırdı.
Salatanın soğanı ve şu
esmer çocuk dışında, uzun zaman sonra gördüğüm yaşanılası bir hayattı ve hepsi
bu kadar...