9.08.2019

BEZ SANDALYEDE ÇIPLAK AYAKLARIM


Bir kaç sene önce çok bilinmeyen bir körfez kenarında konforlu bir sandalye oturmuş çıplak ayaklarım kumun içinde bir kitap okuyordum ve haberim yoktu henüz tanışmadığım insanlardan. Önümde koca bir deniz O gemi diyordum, yolculuklar geliyordu aklıma. Şerefine diyordum, başköşede oturan bedavadan kurduğum hayallere. Bir Sezen şarkısı çalıyordu bildiklerimden; Begonvil... Beni bekliyordu ikinci yenilerin faydasız edebiyatları ben ise yirmili sayfalarda altını çiziyordum anlamlı kelimelerin.

Zaman tabi, değişti çok şey… Yer yerinden oynadı, yağmurlar yağdı, ekonomi haberleri mecburi konu oldu, mevsim uzak yerleri hayal ettirdi, trenler geçti boş vagonlar. Çok yaz aşklarına konu oldu anason kokulu sokaklar ve kimsenin suçu değildi yalnızlık. Bugün hava kapalı, olağan hikayelerde asgari keyiflerin en anlamlısını yaşıyorum.
Bez bir sandalyede  çıplak ayaklarım ''..'' anlar anılar birike dursun...

1.13.2019

AVARE BİRKAÇ KM


Müziğin sesini biraz kısalım, evet tamam böyle iyi…

Neredeydi gözlüklerim, bu koltuk arkaya nasıl gidiyordu, tamam. Ayağımı şöyle koysam… Bu yolu seviyorum, iki araba yan yana zor ama iki yanı orman başka bir huzur veriyor, gittiğin yeri unutturuyor, akıl da alıp başını gidiyor kafa boş, düşünceler avare, akustik bir rüzgar sesi vokalde, böyle iyi.
Sahi sen anlatıyordun… Eee, hikayeye bak, olum bana bak bunu yazsak fena tutar, filmi bile olur ne hikaye ama. Yok ne dalgası, dur şimdi şeyi kaçırdım, sen tamam dedin sonra…

Konuşma derin olunca zaman, yol hızlı akmış. Omuzlardan basık, yayıldım koltuğa, bir beden büyük kıyafetler, sonbahar etkili gözlükler, biraz sakallı hal ön yol, yan orman, sağ aynadan akıp gidenler… Bu yolu seviyorum, bir başka hissettiriyor yaşamayı dair ne varsa…

10.13.2018

AH O ŞARKILAR


Bazı şarkıları yüksek sesle dinleyemezsiniz, anlamını yitirirler.


Takvimlerden habersiz, beklentisiz, yargısız, sorgusuz, sualsiz, sevdiklerinizle oturduğunuz o güzel masalarda, Neşet Baba’ya ufaktan eşlik eder, Müzeyyen Senar'dan dalgalanır, çok uzun zamandır anlatmadıklarınızı keman olur mırıldanırsınız…
Seninle birlikte birkaç kişi dışında kimsenin dahil olmadığı bir akşam, dünyanın en anlamlı şeylerini konuştuğunuzu zannettiğiniz bir an, o çok sevdiğimiz şarkı fonda öyle bir gelir ki, alıp götürür sizi; eve dönüşteki yürünen o mecburi istikametlere, kapı eşiğinde anlatmak istediklerinize ve yaşamı değiştirmek istediğiniz düşüncelerinize. Sonra yırtıp atarsınız en idealist düşüncelerinizi, birkaç hatıra daha alır, eşlik edersiniz bazı zamanlar anlamını yitirmesin diye…

Zaman farksız, yüksek sesle dinlemediğiniz o güzel şarkılar, size hep kendinizi anlatır…

8.27.2018

YÜKSEK RAKIMLI ESİNTİLER


İstanbul’da herkesin bildiği hiç kimsenin o kadar anlam yüklemediği herhangi bir deniz kenarı, zamanın pek önemi yok ama o gün günlerden Pazartesi, saat 19:37

Uzun bir sessizlikten sonra, söylenmek isteneni kesen, iyi bildiğiniz o meşhur kelime çıktı ağzından;  Ulan!… Şimdi rakımı yüksek bir tepeden muhalif bir rüzgar gibi esip, o bol yapraklı caddeyi birbirine katmak, ağaçları dans ettirmek, pencere kenarlarında uğultu çıkartıp, o güzel insanların kahvesine kitabına eşlik etmek vardı dedi. Bu uzun sessizlikte, günlük konuşmalar yapan bilmem kaç kişi geçti arkasından, kaçıncı vapur kalktı iskeleden, kaç sevgili öptü bir başkasını, kaçıncı gündü bu… Zamanın önemi yoktu ama saat 00:16, gece yarısı;

Kimsenin çizemediği bir resim olmak vardı zihinlerde, asla doğru bir çizgisi olmayan eğri, karmaşık ama geçmeden, tam zamanında muhteşem…

5.07.2018

ÜÇÜNCÜ KİŞİLERİZ


Kendi hayatımızın üçüncü kişileriyiz, yaşadığımız her şey birilerinin yargısına tutsak… Aksini iddia etmek zor, hani biri çıkıp dese ki benim hayatım, benim düşüncelerim, hiç beklemez büyük bir saygı ile şapka çıkartırız…

Oysa, kendi düşüncelerimizle, biz olarak yaşadığımız sürece var olacağız, geceleri ışıklar söndüğünde kitaplardan çıkan o ışık aydınlatacak bizi, okudum, düşündüm, söyledim ve yaşadım, diyebilecek kadar cesur olduğumuzda daha çok var olacağız, biz olacağız ve mutlaka bir gün bir başkasının yargıları şapka çıkartacak bizim önümüzde... Kaç gece daha uyuruz, hangi güne uyanırız bilinmez ama geriye kalan her gün karalayacağımız müsvedde hikayelerin baş aktörü olmalıyız, olmalıyız ki, benim hayatımdı ben yaşadım diyebilelim.

İlk ve son, bu senin hayatın..


3.29.2018

CEVAPSIZ KONUŞMALAR


Sıcak bir temmuz akşamı İstanbul’a yalnız yapılan iki şeritli tek yön yolculuklardan idi. Kısmen manzarasız, bir o kadar sakin ve kendince en iyi tercihleri içeren sıkı müzikler eşliğinde yol dikiz aynasından akıp gidiyordu… Her şey yolunda iken, hiç çalmaması gereken bir telefon eğer çaldıysa mutlaka kapandığında hiç olmaması gereken şeyler olur. O telefon kapandığında geriye kalan yol aynı kilometrede maneviyatta bitmeyen saatlerle geçti, müzikler iyi tercih olmaktan çok, konuya ortadan giren dostlara dönmüştü…
Salih bu konuşmanın devamını da uzun uzun anlattı… Peki neden aramıştı Müzeyyen.?
                                                                                          
Cevabını veremediğiniz sorular için, ahlaklı kelimeler yan yana hiçbir zaman gelmez. En dürüst haliyle dostça söylemeniz gerekir bazen,

Muhteşem hatalar biz insanlar için var, birini veya bir kaçını yapmadı isek hala eksiğiz.


2.15.2018

BEYEFENDİ YALNIZLIKLAR


Berbat bir yağmur sonrası, İstanbul’un o duraklarından birine kendini zor atmıştı, kısmen boş otobüsün orta bölümlerinde, gözüne iyi kestirdiği bir koltukta buldu kendini… Nispeten dışarıda olanlara göre kendini şanslı hissetmenin, az anlamlı sevinci ile yolu izliyordu.
Çok karmaşık bir reklam panosunda beyaz fonda kırmızı renkte yazılmış ‘ artık yalnız değilsin’ notu dikkatini çekti.

Bir derin düşünceye götürmekten başka faydası olmadı, nasıl oluyordu da bu kadar kalabalık içinde kendini yalnız hissedebilirdi. Oysa parmak hesabı ile onca insan tanıyordu gerçek olanlar daha mı uzaktaydı, yoksa zamanını bekliyordu belki başka sebepler. En son eğitiminde iyi şeyler düşünün demişti, kıvırcık saçlı kadın, tıpkı annesi gibi. O da öyle yaptı belki de her daim yanında etrafında olacak insanlarla henüz karşılaşmamıştı. Sonra bir dolu iyi şeyler düşündü, hatta yağmurda duraktan eve koşarken bile. Eve geldiğinde bangır bangır Orhan şarkısı çalıyordu.İyi şeyler düşünmeye devam etti…