11.25.2011

ÖNSÖZ


Yazmak ahmaklıktı aklı kıt bir yazar çaresizliğiyle;bir hayat bir insan yada ötekilerden farklı bir hikaye üzerine..

Yolun başında ayak üstü sözler söylemek,duygusal olmamaktan bahseden soylu düşünceler karşısında arabesk kalmaktı oysa bastırılmış ne varsa ordan anlatıyordu cümleler…Hayatın ortasında küçük bir çocukken,baba olmak anne demekti anlamlı sözler etmek ve tarih bir başka iklimi göstersede,kelimeler sureti akılda kalanı yazdı..Bir beden küçük geldi zaman yaşadığımızı sanmaya ve akreple yelkovanın her öpüşmesi kuytuda unutturdu dostlukları,sırf vefa olsun diye kafiyeli satırlar oldu merhaba..

Bir daha asla yaşanmayacak günleri teğet geçmek üçüncü sınıf yaşamaktı ve yaşanılanları anlayıp anlatamamak boş bir kağıda beceriksiz bir yazar bakışıydı.Hani ustaca anlatmak vardı olan biteni ama nasırlı bir çaresizlikle yürekten dökülenlerdi söylenenler..Ve çoğu zaman anlamı ilginç gelmeyen bu yazılanlar aslında;

Başlayan bir kitap için Önsöz’dü…

11.13.2011

BİZİM SOFRA


İyi bir meyhanede rakı bahane müziğin sesi muhabbete mezeydi, aslında dosta duyulan özlemdi hiç bir şeyin muhabbetten daha iyi olmadığı o sofrada buluşmanın anlamı…

Beyefendiliğin öğrenildiği,adabın hatırlandığı hani eller havaya yapılmadan sessizce çalan müziğe eşlik ederken,mutluluğun ifade edildiği yerdi..Saygıydı dinlemek özlemle konuşan dostları,nağmeler konuşurken de aşk denileni yürekten yaşamak öyle uzaklara dalmaktı ve ardından kadeh kaldırıp neşe bulmaktı,gülümsemenin adı..
Keyiflenmekti sarhoş olmak,can doya doya istese de yudumlayarak içmek oturduğun gibi kalkmaktı sofranın adabı..Öyle boşuna konuşulmaz öylesine de dinlenmezdi, biraz İstanbul’du,biraz gönül biraz da felekti,biraz memleket biraz Atatürk’tü sohbet ama en bitmeyeni de bizdi ve şerefine kaldırmaktı dostluk..

Farklı mekanlarda aynı masa..
Burası;Bizim Sofra...

Bütün güzel dostluklara...