Eskici sokakla, köşedeki yeni kahvenin oralarda
bir yerdi tam hatırlamıyorum. Duygusala çalan sohbetler, aynı masanın iki
ucunda, dokunuşsuz sevişmelerin paylaşıldığı akşamlardan biriydi. Yıllar sonra yine
aynı yerde, kuru sandalye üzeri mağdur bir o kadar memnunduk halimizden…
Yıllanmış bedenlerde, kırmızı renkte şaraba
vurmuştu, suskun dudaklarımız. Oysa, elinde defterler, boynumda kravat, kapağı
açılmamış çok kitaptan bahsederdik o tranvayda, şimdi ne olmuştu da hatırları
anlatacak, medeni sözler bulamamıştık, boşunamıydı o uğurda gelmişine geçmişine
ettiğimiz sözler, derken…Sokak çalgıcısının patavatsız girişi, mevzuyu özetler
gibiydi; geçip gittiğiyle kaldı zaman, suretler aynı, sevmeler sevişmeler yalan…Sonrası
malum;
Herkesin yaşamak için bir hikayesi vardı ve
bazı hikayeler,
Lacivert harflerle, beyaz kağıtlarda güzel
kalmalıydı...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder